L'Homme Atlantique, filmin yarısı boyunca süren boş bir ekranla başlıyor; Duras, bu sırada kayıp ve mateme dair bir hikâye anlatıyor. Görüntü geri geldiğinde ise bellek, özbilinç ve yaradılış kavramlarını irdelemek için film mecazlarını kullanarak başkahramanı karanlığa bir düşürüp, bir çıkarıyor. Duras, görüntü ve sesle yaptığı deneyleri aşinalık ve doğrusallığın ötesinde daha da ileri götürmek için önceki filmlerinden biri olan Agatha'dan kesilmiş sahneler kullanıyor – anlatı da aynısını yapıyor. Film, yeni ile eski, mevcutla gaip arasında bocalayan, görüntü ile ses arasındaki boşlukların karakterlerin cinsel farklarının yarattığı yarıklarla hizalandığı olağanüstü bir deney. Zaman da döngüsel ve sonsuz dünyalardan eskatolojik yaşam ve ölüme dek kesilip açılmış, yıllara, aylara, günlere saatlere, dakikalara ve hatta saniyelerine kadar parçalarına ayrılmış.